Atatürk ve Gençlik
Ebedi Şefin hatırası üzerine boşalan gözyaşı sağanakları dinmek bilmiyor. DÜn de gençlik, açıkça ve yeni baştan, hüngür hüngür, katıla katıla ağladı. Ne muhteşem, ne necib, ne ulvi, ne samimi bir matem manzarası! Biz yaşta olanlar üç padişahın ölümünü idrak ettik. Hangi birinde bütün memleketi bir tek ev, bütün milleti bir tek aile haline gelen böyle müşterek, böyle coşkun, böyle içten bir matem manzarasına şahit olduk?
Yadında mı doğduğun zamanlar?
Sen ağlar iken gülerdi alem;
Bir öyle ömür geçer ki, olsım
Mevtin sana hande, halka matem.
Diyen şairin muhatabı olan nesiller ve milyonlarca insan arasında, Atatğrk kadar bu sade ve harikulade öğüdün manasına yükselebilmiş tek kişi görebildik mi? İşte binlerce yıl sonraki Türk çocuğu için bile, asırların üstünden bakacak, ebedi, yüksek ve koskocaman bir örnek! Yalnız o örneğe bu bağlılık, bu matem ve bunu ihtişamı, necabeti, ulviliği ve samimiliği, yeni TÜrkiyenin ve Cumhuriyetin istikbali için ne sapasağlam bir garantidir.
Gençlik bugün and içecekmiş. Biz bu yerinde ve güzel tezahüre lüzum kalmadan bile onun Atatürk davasına ne kopmaz, hatta ne el dokunulmaz bağlarla sarılmış olduğunu biliyorduk; fakat gençliğin bu matem üstüne boşalan içinin köpürmüş dalgalarından, bağlılığının sağlamlığına, ölmezliğine bir kere daha şahid oluyoruz.
Neden ATatürk, “asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedeli” telakki ettiği neticeyi bütün millete değil de, gençliğe emanet etti? Çünkü her inkılab, taze guddelerin, taze hüceyrelerin, taze istek ve iradelerin eseridir. Böyle devirlerde bütün milleti, “karazmude” recüller, “tecrübedide” ihtiyarlar, “prifani”ler değil, gençlik, yalnızca gençlik temsil eder.
Ferda senin, senin bu teceddüd, bu inkılab
Her şeysenin değil mi ki zaten, sen, en şebab?
Fakat şairin de, Atatürk’ün de hitap ettiği gençlik, yalnız bir ve yalnız bu neslin çocukları değil, sonsuz bir istikbali sıra sıra dolduracak, sayısız nesillerin gençlikleridir. Şu var ki bugünün gençliği, ardını arkasını, ucunu bucağını gözümüzün seçmediği istikbal nesillerinin en ön safındadır. Yarının gençleri zaten onun zekasına, faziletine ve iradesine ayak uyduracaklardır. Gelecek ve karanlık asırlar önünde ne büyük me’suliyet!
Ben eminim ki, ey kardeş gençlik, sen her günden ziyade bugün o tarihi me’suliyetin büyük şuuruna ve idrakine varacaksın!
Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk, s.43.
Biz O’nun gövdesine tapan bir putperest değil, ölmez eserine ve mânasına bağlı bir şuuruz. Çünkü O, kendi vücuduyle beraber kaybolacak fâni bir milletin değil, kendi manasiyle beraber yaşayacak ebedi bir milletin yaratıcısıdır.
Cumhuriyet, 11 Kasım 1938