Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır.
Millî gaye için ortaya atılacakların, bugün imhasını düşünen yalnız saray, hükûmet ve yabancılardır. Fakat, bütün memleketin aldatılmasını ve aleyhe çevrilmesini de ihtimal dahilinde görmek lâzımdır.Baş olacakların, her ne olursa olsun, gayeden dönmemesi, melekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, gaye uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine işin başında karar vermeleri icabeder. Kalplerinde bu kuvveti hissetmeyenlerin teşebbüse geçmemeleri elbette daha iyidir. Zira, bu takdirde, hem kendilerini ve hem de milleti aldatmış olurlar.
Bir de söz konusu vazife, resmî makam ve üniformaya sığınarak el altından idare edilemez. Bu tarzın bir derecesi olabilir. Fakat, artık o devir geçmiştir. Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına yüksek sada ile bağırmak ve bütün milleti, bu sadaya iştirak ettirmek lâzımdır. Benim, vazifemden uzaklaştırıldığıma ve her türlü neticeye mahkûm bulunduğuma şüphe yoktur. Benim ile açıkça birlikte çalışmak, aynı neticeyi şimdiden kabul etmektir. Bundan başka, söz konusu ettiğimiz vaziyetin gerektirdiği adamın, diğer birçok görüş noktalarından dahi, mutlaka benim şahsım olabileceği gibi bir iddia mevcut değildir. Yalnız, herhalde, bu memleket evlâdından birinin ortaya çıkması zarurî olmuştur. Benden başka bir arkadaşı dahi düşünmek mümkündür. Yeter ki o arkadaş, bugünkü vaziyetin kendisinden istediği tarzda harekete razı olsun!
1919 (Nutuk I,s.44-45)

Afyonkarahisar’da doğdu, Ankara’da büyüdü. Yazmayı, yaratıcı olmayı, okumayı sever; bunlar için yaşar. Yaptığını düşünmez, düşündüğünü yapar. Aklın ve vicdanın yolunda hukukun ve ilmin üstünlüğünü savunur, hayal kurmak yerine hedef seçmeyi düstur edinmiş yazmaya derdinden meyil etmiş fikri hür Atatürk gencidir.