Kin ve nefret, insan duygusunun en olumsuz yanlarını oluşturur. İnsanlığın mutluluğu bu duyguların yerini hoşgörüye bırakmasıyla olağandır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında sömürgeci ulusların haksız saldırısına uğrayan Türk ulusunun önderi ATATÜRK, savaş meydanlarında hiç hak etmeyenler karşısında bile sevgi ve hoşgörü duygusundan ayrılmamıştır. O, Türk ulusunun onurunu yok sayan işgalcilerin yöntemleriyle hareket etmemiş, davranışlarıyla ulusların onurunun kutsallığını ortaya koymuştur.
Türklerin ATA’sının düşmanlar karşısında bile hoşgörüden uzaklaşmamış olmasının nedeni, Yunus Emrelerin, Mevlâna Celalettin Rumilerin ve Hacı Bektaşi Velilerin coşkun sevgileriyle yoğurduğu Türk kültüründen beslenmiş olmasıdır. Türk kültürünü aklen ve ruhen idrak edenlerin başka türlü davranış göstermeleri mümkün müdür ki? Aşağıda yer alan bayrak ile ilgili iki anekdot, ATATÜRK’ün ulusların onuru hususundaki duyarlılığını yansıtması açısından önemlidir:
30 Ağustos 1922 günü sabahı Başkumandan Mustafa Kemal cephede dolaşırken binlerce insan ve hayvan cesedi karşısında duygulanmış ve şunları söylemişti:
-Bu korkunç manzara bütün insanlığı utandırabilir. Ama bu, meşru bir vatan savunmasının doğal sonucudur. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarına aynı şeyi yapmayacaklardır. Bizi buna zorladılar.
Yerde yatan bir Yunan bayrağını görünce de:
-Bunu yerden kaldırınız, bayrak, bir milletin bağımsızlık sembolüdür. Düşmanın da olsa saygı gerekir, dedi.
Muzaffer Kılıç
Besleyici; s. 113-114.