Halkçılık ilkesi herhangi bir sınıfın egemenliğini reddeden, halkın yönetimde kayıtsız koşulsuz egemen olduğu bir devlet düzenini benimser. Ayrıca bölücü değil birleştiricidir. Türk halkının ortak çıkarlarını; halka açık, halka duyarlı, halka dayalı, halktan yana ve halkla iş birliği etmeyi öngören demokrasi yönetiminde görür. Aşağıdaki sözlerinde de anlaşılacağı gibi ATATÜRK, demokrasi ile halkçılığı eş anlamlı görmüştür:
“Bizim görüşümüz -ki halkçılıktır- kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Şüphe yok ki bu dünyada en geçerli anlayıştır.”
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti bir halk hükûmetidir. Ülke çıkarlarına yönelik konularda, görev açısından vatandaşlar ile hükûmet arasında ortaklık vardır.”
“Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız! Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır. Yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız. Yoksa sırt üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur! O hâlde… Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir.”
“Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf hâlinde değil; aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lâzım olan sınıflardan ibarettir.”
Atatürkçülük (Birinci Kitap); s. 93-95.