İnsan hak ve özgürlüklerini savunmak insanlık niteliklerini benliğinde taşıyan her kişinin en temel görevidir. ATATÜRK bu görevi verdiği bağımsızlık ve demokrasi mücadelesiyle eksiksiz yerine getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bunun en canlı kanıtıdır. Türk ulusu bu konuda ATA’sına çok şey borçludur. Bu nedenle kadirşinas Türk halkının yüceliğinden yeterli feyzi alamamış sapkın ve tutucu düşünce sahiplerinin, ATATÜRK’e yönelik “diktatör” suçlaması Türk insanının gönlünü yaralamaktadır. Bağımsızlık, özgürlük, onur ve adaletin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini verdiği mücadeleyle sembolleştiren ATATÜRK’e karşı en büyük günahı ona diktatör diyenler işledi ve işlemektedir. Onlara verilebilecek en güzel yanıt ATATÜRK’ün aşağıdaki sözlerini hatırlamak olacaktır:
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük atalarımın en kıymetli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım.”
“Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve yok olma vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun temeli özgürlüktür.”
“Bir millette onurun, saygınlığın, namusun ve insanlığın meydana gelebilmesi ve devam ettirilebilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla mümkündür.”
“Özgürlükten doğan bunalımlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.”
“Kişinin birinci hakkı, doğal yeteneklerini serbestçe geliştirebilmesidir. Bu gelişimi sağlamak için ise, en iyi vasıta, kişiye, bir başkasının benzer hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, ona, kendi kendine, istediği gibi sevk ve idare etmeye izin vermektir.”
“İşte bu serbest gelişmeyi sağlamak, kişisel hakların oluşturduğu çeşitli özgürlüklerin temel amacıdır. Bu haklara saygı göstermeyen siyasî toplum, asıl görevinde kusur etmiş olur ve devlet, varoluşunun nedenini ve anlamını kaybeder.’’
Atatürkçülük (Birinci Kitap); s. 177-181.