O, sipere, bir salona giren erkânıharp zabiti gibi girerdi. O, düşmanın ateş saçan ağızlarını açıp sinsi sinsi bekleyen topları karşısında siperlere geliyor; bizimle yanyana, omuz omuza durup bakıyor, düşman siperlerini inceliyordu. Ben O’na yol gösterirken günlerden değil, aylardan beri siper hayatına alışmış olduğum halde titriyordum. Fakat O, boyunun uzunluğuna rağmen ayaklarının ucuna basarak doğrulur, siperlerin üstünden düşman siperlerine bakardı.
Düşman Çanakkale’de ateşten göz açtırmazdı. O, bu göz açtırmayan ateşe gözlerini kırpmadan bakardı. O’nu ben, ilk defa <<Korku Bilmeyen Adam>> olarak tanıdım.
Tan Gazetesi, 11 Kasım 1938