Ulusal kahramanlar halklarıyla bütünleşebildikleri, onları anlayabildikleri ölçüde ölümsüzleşirler. Türk ulusunun millî kahramanı ATATÜRK de gerek Kurtuluş Savaşı döneminde gerekse devrimlerin yapıldığı süreçte toplumla sürekli bir iletişim içerisinde olmuş, halk yararına çalışmış, bu nedenle de halkın büyük sevgisini kazanmış ve halkın gözünde ölümsüzleşmiştir. Aşağıdaki anekdot Türk ulusunun ATATÜRK’e olan sevgisinin, cephede vatanı için savaşmış kahraman Türk anası Sultan Bacının kişiliğinde nasıl somutlaştığını göstermesi bakımından son derece anlamlıdır:
ATATÜRK, İzmir zaferinden sonra ilk kez Adana’ya gelmişti. Ayağının tozuna yüz sürmeyi adak edenleri zorla topraktan ayırabiliyorduk. O genç, alçak gönüllü kurtarıcı, bu coşkun, kendinden geçmiş halkı selâmlaya selâmlaya hükûmet konağına geldi. Biraz sonra evine dönecekti.
Merdivenlerin yarısını indiği sırada bir kucak sarı çiçekle bir köylü kadınının nefes nefese, sıçrarcasına merdivenleri çıktığını gördük.
Gazi Mustafa Kemal durdu, köylü kadını yanına kadar çıktı. Anlatılamaz bir hayranlıkla onun gözlerine tutuldu ve bir süre bu dalgınlık içinde yerinden kımıldanamadı, sonra bir ana sesindeki sevecenlik ve özlemle:
-Ah benim çakır oğlum! Yolunu bir deli gibi bekledim. Sana bu çiçekleri tarlamdan yoldum. Eğ başını! O sarı saçlarını öpeyim… Bu benim adağım, umduğumu çok görme…
Genç komutanın yüzüne bir huzur ve sevinç yayıldı, başını ona doğru eğdi. Köylü kadın bu sarı başı, bağrındaki sarı çiçeklerin üzerine bastırdı. Kokladı, öptü. Sonra da sarı fulyaları ayağının altına sererek:
-Adağım yerini buldu, koca yiğit, tuttuğun altın, kılıcın keskin olsun; her muradın yerine gelsin, dedi.
Bu köylü kadın bizim cephe arkadaşımız “Sultan Ana” idi.
Ferit Celal Güven
Arıburnu; Atatürk, Anekdotlar, Anılar, s. 41-42.