Uygar insan; kin ve nefret duygularından uzak ve sevgiyi kendisine hareket noktası olarak seçmiş insandır. Bu nedenledir ki ATATÜRK Cumhuriyet’in yeni eğitim sisteminin her şeyden önce Türk insanındaki sevgi ve hoşgörüyü kuvvetlendirecek bir esasa dayanmasını istemiştir. Kendi yaşamında da sevgi hep ön plânda olmuştur. Kendisiyle barışık, başkalarıyla barışık, doğayla barışık… İşte ATATÜRK’ün görmek istediği Türk insanı.
ATATÜRK, bilime ve bilgeye saygı duyar, ülkesi ve insanlık yararına üretenleri takdir ederdi. O Türk kültürünün sevgi ve hoşgörü pınarından beslenmiş olan düşünceleriyle bilge insanlara hep saygıyla yaklaşmıştır. Aşağıdaki anekdot onun bu güzel anlayışını yansıtan düşündürücü bir örnektir:
Tarihçi Ahmet Refik, bir süre önce bir tartışma nedeniyle ATATÜRK’le aralarında meydana gelen gerginliğin, yakın çevresindekiler arasında bir dedikodu konusu yapıldığını biliyordu.
Bir gece, birdenbire onu ATATÜRK’ün Yat Kulüp bahçesinde beklediğini söylediler. Ahmet Refik, ATATÜRK’ü bekletmiş olmamak için smokinini giymiş, fakat tıraş olmaya vakit bulamadan onun masasına gelmişti.
Çevredekiler merakla izlerken ATATÜRK ona:
-Buyurunuz beyefendi, dedi ve tam karşısında Nuri Conker’in yanına oturttu.
Şakacı arkadaşı Nuri Conker, Ahmet Refik’i ATATÜRK’e gösterdi:
-Paşa, çenesindeki şu bir karış sakala bakınız, dedi.
ATATÜRK Ahmet Refik Beye dönerek:
-Beyefendi, siz Conker’e bakmayınız. O, insanın başındaki kütüphaneyi görmez de çenesindeki sakalı görür.
Böylece birkaç hafta önceki olayın gerginliği bir anda silinivermişti.
Mithat Cemal Kuntay
Arif Hikmet Par – M. Agah.Önen (Yay.haz.); Atatürk’ü Anlamak, İstanbul, 1981, s. 100.