Savaş hazırlıklarının yapıldığı bir gün askeri birliklerimiz bir köy yakınında mola vermişti. Biz de Atatürkle o köye gelince bir kahvede oturduk. Bütün köy halkı, merakla bizlere bakıyorlardı. Köyün orta yaşlı imamı da geldi. Atatürk’e “Paşam, Allah sizi bizlere ve memlekete bağışlasın. Muvaffak ve muzaffer kılsın. Hepimiz sizin başarılarınız için dua ediyoruz. Bizler de elimizden geldiği kadar sizlere destek olup yardım ettik. Yine de ederiz.” gibi güzel sözler söyledi. Sonunda da, “Paşam köylümüzün sizden bir maruzatı var, onu iletebilir miyim?” dedi. Atatürk, “Söyle bakalım imam efendi, neymiş maruzatınız” deyince, imam efendi, “Paşam kışınki sel bizim dağ köprümüzü yıktı. Köprünün ayakları sağlam, fakat düşen kütükleri bu ayaklara yetiştirecek adamımız yok. Gençler bütün askerde. Bu köprüden karşıya çoluk çocuğumuz, kadınımız ormana gider gelirdik. Hayvanları geçirir otlatırdık. Şimdi yaz. Dere kuru. Kuşun sular artınca köprüsüz köylümüz hiçbir şey yapamaz. Emir verir, 8-10 askerle köprünün düşen kütüklerini köprü ayaklarına yerleştirirsek gerisini biz onarırız. Paşam sizin de köye bir yadigârınız kalır” diye cevap verdi.
Bu Atatürk’ün çok hoşuna gitti ve isteğinin yapılması için emir verdi. Bir bölük asker, düşen kütükleri köprü ayaklarına bir çırpıda koydular. İmam Atatürk’e teşekkür edip, uzun ömür ve sağlık diledi. Atatürk imam efendiye, “İmam efendi, evli misin?” diye sordu. “Evliyim Paşam. Elinizi öper dört de köleniz var” dedi. Atatürk “Niçin kölem olacakmış. Onlar sizin çocuklarınız, bizlerin de evlatları. Yok böyle şeyler imam efendi. Ben evli değilim. Evlenirsem seni Ankara’da karınla misafir etmek isterim. Bana gelir misin?” diye sordu. “Emriniz olur Paşam” diye cevap verdi imam. “Ama bir şartım var. Karın peçesini çıkarırsa.” İmanın şaşırıp sanki dünya tersine dönmüş gibi Atatürk’e bir bakışı ve “Aman Paşam!” deyişi vardı ki, onun yüz ifadesini hiç unutamam. Atatürk gayet sakin bir sesle, “Bunlar olacak imam efendi. Bunların hepsi olacak” dedi.
Muzaffer Kılıç’tan
Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Yurdakul Yurdakul