ATATÜRK, düşünceleriyle, davranışlarıyla ve tavırlarıyla daima düşünce özgürlüğünün gereğini yapmaya önem vermiştir. Önem vermekle kalmamış herkesin bu konuda duyarlı olmasını da istemiştir. O, “Özgürlüklerden doğan bunalımlar ne derece büyük olursa olsun baskıdan doğan sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.” sözüyle de düşünce özgürlüğünün toplumun güvenliği açısından gerekli olduğuna işaret etmiştir. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün bu konudaki yaklaşımını göstermesi açısından önemlidir:
Düşünce özgürlüğü, istiklâl hareketi, mücadele, tartışma Mustafa Kemal’in değişmez özelliklerindendi. Onun çocukluğundan beri bütün okulu özel ve resmî hayatının her aşamasını ayrı ayrı incelersek bu nitelikleri çok açık bir şekilde görebiliriz. Eleştirilerden itirazlardan, muhalefetten hoşlanır, bunlardan yararlanmasını bilirdi. Çalışma arkadaşlarına da daima kendisi gibi olmalarını önerirdi.
Hiç unutmam; bir gün İsmet Paşa ile Recep Peker ATATÜRK’e, merhum Menteşe Milletvekili Halil Beyden acı acı şikâyet ediyorlardı. Herkesçe bilindiği gibi Halil Bey çok yurtsever bir insandı. Düşüncelerini, fikirlerini, ürkmeden çekinmeden, olduğu gibi, açıkça her fırsattan yararlanarak kürsüye çıkar söylerdi.
Recep Peker ATATÜRK’e:
-Hükûmetin getirdiği bir iş, Meclisten çıkacak herhangi bir siyasî mesele yoktur ki Halil Beyden zorluk görmesin! İşleri daima engellemeye çalışıyor, dedi.
İsmet Paşa da:
-Bize Mecliste ot yolduruyor, diye Recep Peker’i onaylamıştı.
ATATÜRK her ikisine hayretle baktıktan sonra:
-Davalarınızı, yapacağınız işleri mecliste savunamayacak durumda mısınız ki Halil Beyin itirazlarından bana şikâyet ediyorsunuz? Bu anlayışı bırakın efendim! Her zaman, hepiniz elinize bir dosya alır, cebinize birkaç mektup koyarak bana gelir, her şeyi güllük gülistanlık gösterirsiniz! Mecliste böyle doğruyu söyleyen ve yolsuzlukları dile getiren birkaç arkadaş da olmasa ben söylediklerinizin gerçeğini nasıl anlayayım? diye cevap vermişti.
Meclis feshedilerek yeni seçimlerin yapılacağı günlerdeydi ki Halil Bey ATATÜRK’e bir mektup yazarak veda etmiş, aynı zamanda kürsüde daima hükûmete karşı görünen İzmit Mebusu Sırrı Bey de aynı tarzda bir veda mektubu göndermişti. ATATÜRK tam İstanbul’a hareketleri zamanında aldıkları bu mektupları ayak üzerinde okumuş ve sekreteri Hasan Rıza Beye:
-Halil Beye telefon ediniz. Kendilerinin Meclisteki çalışmasından çok memnunum. Derhâl yine aramızda bulunacaklar ve kıymetli düşüncelerinden yararlanacağız, demiş ve Sırrı Beye de aynı suretle cevap verilmesini fakat ona telefon etmeye gerek olmayıp gördüğü zaman söylemesini emretmişti.
Bu örneği vermekteki amacım, ATATÜRK’ün muhalefete ne kadar değer verdiklerini göstermek içindir. Böyle bir zihniyet ve karakter taşıyan bir şef için başka türlü düşünmek haksızlıktır.
Kılıç Ali; İstiklâl Mahkemesi Hatıraları, İstanbul, 1955, s. 97-98.