Vatan ve millet kavramları ATATÜRK’ün yaşamında hep öncelik taşımıştır .Ailesi ve özel yaşamı hep ikinci plânda kalmıştır. Vatan için bir şeyler yapabilmenin mücadelesini verirken yanı başındaki annesi için bir şeyler yapamamış olmanın ağırlığını ve üzüntüsünü hep taşımıştır. Çoğu zaman tesellisini Zübeyde Hanımın,vatanın anadan da önce geldiğini yansıtan söz ve davranışlarında bulmuştur. Vatana, ana vatan denilmesinin hikmetini Türk anasının bu özelliğinde aramak gerekir. Başka türlü Zübeyde Hanımın, ölüm anını ölümün acısıyla değil, vatanın kurtarılmış olmasının getirdiği mutlulukla geçirmiş olması açıklanamaz. Vatan sevgisi öyle bir sevgi ki, yaşama arzusunun önüne geçmiştir. Bu yüce sevgiyi yansıtması açısından aşağıdaki anekdot güzel bir örnektir:
Gözüm Paşanın yazı masasının üzerinde asılı duran güzel bir Türk hanımının portresine ilişti.“Ne güzel yüz!” diye haykırdım. Paşa göze çarpan bir gururla “Anam…” dedi. “Onu görmenin büyük zevkine varabilir miyim ?“ dedim. “Çok hastadır. Doktorlar gece gündüz yanındadırlar. Heyhat, korkuyorum artık iyi olmayacak.” Sonra merdivenden çıkıp hastanın dairesine gittik. Kendisini bir divan üzerinde yastıklara dayanmış oturuyor görünce şaştım. İlk önce onun ölüme bu kadar yakın olduğuna inanmak güçtü.
“Yazık!” dedi Mustafa Kemal. “Onun ıstırabı benim yüzümdendir. Benim sürgün kaldığım yıllar esnasında çektiği ıstırap ve döktüğü gözyaşlarının hesabını şimdi veriyor.” O çok söyleyemeyecek kadar meyustu, sesinde keder vardı.
-Şimdi siz de onun zaferine iştirak edebilirsiniz, dedim, oğlunuzla kim bilir ne kadar iftihar ediyorsunuz. Yaptıkları fevkalâdedir. Ben yalnız onun eserlerini görmüş olmak ve onunla konuşmuş olmakla iftihar ediyorum.
Bana heyecanla teşekkür etti ve dedi ki:
-Allah’ın bana bu oğulu vatanı kurtarmak için gönderdiğine inanıyorum. Fakat oğlum bana karşı daima müşfiktir.
Miss Grace Ellison
Arıburnu, Atatürk’ten Anılar, s. 120-121.