Tarihte yaşadığı dönemde ünü göklere çıkarılmış hem kendi hem de başka ulusların kederine hükmetmiş nice liderler vardır .Bunların büyük bir çoğunluğu ölümleriyle birlikte sabun köpüğü gibi kaybolup gitmişlerdir. Öncelikle de kendi uluslarınca unutulmuşlardır. Bunda en büyük etken bu liderlerin düşüncelerinin sadece yaşanılan anla sınırlı olup geleceğe yönelik yeni ufuklar açmamış olmasıdır. Oysa ATATÜRK her geçen an bıraktığı düşünce mirasıyla insanlığın ve Türk milletinin gözünde büyüyerek geleceğe akmaya devam etmektedir.
Türk milletinin gönlündeki ATATÜRK sevgisi nedensiz değildir. O, yüzyıllar boyunca hak ettiği değerden yoksun bırakılmış olan Türk insanına kendisini adamıştır. Sıkıntılara, zorluklara, ihanetlere aldırmadan, umutsuzluğa düşmeden çalışarak milletini karanlıktan aydınlığa çıkarmıştır. Türk milletinin ATATÜRK’ü sevmesinin anahtarı “Millete efendilik yoktur, hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” sözünde gizlidir. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün bu anlayışını yansıtması açısından güzel bir örnektir:
Yaşadıkları sürece yığınlara hâkim olmuş, alkışlar ve takdirler toplamış nice tarihî kişiler, hayatlarında veya ölümlerinden sonra zaman çarkının dişlileri arasında kaybolup gittiler. Bunlar “yalancı şöhretler”di ve yaptıkları köksüzdü, temelsizdi. Bunun içindir ki, eserlerinin ömrü, kendi ömürlerini aşamadı.
Bunların çoğu, lehlerinde yapılmış birtakım gösterilerin gururuna da kapıldılar. Ve bunları “ebedî yaşama”nın bir delili sandılar. “Zafer sarhoşluğu”nun uykusunda kaybolup gittiler.
ATATÜRK’e 12 yıl yaverlik yapmış olan Sayın Naşit Mengü’nün çeşitli anılarını dinlerken, bir yandan da bunları düşünüyordum. ATATÜRK, kendisi hakkındaki büyük sevgi gösterileri karşısında nasıl duygulanıyor, neler düşünüyordu?
Bu soruma Naşit Mengü şu yanıtı verdi:
-Yıl 1927… ATATÜRK, Anadolu’ya geçtikten sonra ilk defa İstanbul’a dönüyor. Bütün kent halkı sokakları ve denizleri kaplamış. Bayramların en büyüğünü yaşıyorlar. Kıyılardan, denizlerdeki sandallardan ATATÜRK’ün motoruna doğru eller uzanıyor, “Yaşa, var ol!” sesleri kubbelerde yankılar yapıyordu.
ATATÜRK de ayakta, mendil sallayarak bu sevgi gösterilerine karşılık veriyor. Ben, rahmetli Salih Bozok’la ATA’nın bir adım gerisindeyiz. Rahmetli Salih, halkın bu coşkun gösterilerinden çok heyecanlandı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Gazi’ye eğilerek:
-Paşam, dedi, halkın şu coşkun tezahürlerine bakınız. Bu millet ebediyete kadar uğrunuza ateşe atılmakta tereddüt etmez. ATATÜRK şu yanıtı verdi:
-Kendilerine faydalı olduğunuz, onlara müspet yolda hizmet ettiğiniz müddetçe milletin sevgisini kazanabilirsiniz. Vaatlerinizi yerine getirmez, milletin refahına hizmet etmezseniz bu gün bizi alkışlayan bu topluluk yarın yuhalar.
Sadi Borak; Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, İstanbul, 1966, s. 81-82.