ATATÜRK, halkın sorunlarını yerinde görmek, istek ve şikâyetlerini bizzat vatandaşın ağzından dinlemek ve çözümleri konusunda vatandaşların görüşlerinden yararlanmak için sık sık halkın içinde olma ihtiyacını duymuştur. Halkın içinde olduğu anlarda rahatsızlık duyduğu tek husus, geçmişte kendisiyle çalışmış veya kendisini tanıyan insanların özel istekleri olmuştur. O vefaya herkesten çok değer vermekle birlikte,kişisel birtakım çıkarlar elde
etmek adına bu duygunun kullanılmasının, sevgiyi ve dostluğu kirlettiğine inanırdı. O, önderliğini kişilerin özel sorunlarını çözme noktasında değil, tüm halkın sorunlarını çözme noktasında adına yaraşır bir tarzda kullanmıştır. Doğru, ahlakî ve insanî olan anlayış da budur. ATATÜRK’ün çıkara dayanmayan dostluğa verdiği değeri yansıtması bakımından aşağıdaki anekdot ilginç bir örnektir:
Yıl: 1938, Bursa
ATATÜRK fabrikadan çıkar. Kapıda önlerinde merinos koyunları duran bir kalabalık beklemektedir. Bunlar merinos yetiştiricileri…
Aralarında M.Kemal Paşanın? Güllüce köyü muhtarı Pepe Ali de bulunuyormuş. Şahit olduğumuz olayı aynen anlatıyorum:
Güllüceli Ali öne çıkıp ATATÜRK’e yaklaştı.
-ATA’m beni tanıdın mı? dedi. ATATÜRK hemen tanıyamadı. Fakat Pepe Ali ilâve etti:
-Ben senin beş yıl emir erliğini yapan Ali’yim, der demez, büyük ATA’nın gözleri parladı:
-Ali sen misin? dedi. Konuşma şöyle devam ediyordu:
-O, gençsin, dinçsin Ali!
-Sağ ol ATA’m. Anafartalar’da üç bölükle üç tümene ateş ettiğimiz, üç gün üç gece uykusuz beklediğimiz günleri hatırladın mı? Bu sözler, ATATÜRK’ün gözlerini yaşarttı. ATATÜRK Ali’nin sırtını okşadı ve:
-Ali, dedi. Yine bana eski günleri hatırlattın. Sağ ol, dinç kal Ali!
Ali atıldı:
-Sen de sağ ol Paşam. Her zaman emrindeyim.
-Sıkıntın var mı? Hayatından memnun musun?
-Hiçbir sıkıntım yok. Sen cumhurbaşkanı olduysan ben de Güllüce köyü muhtarı oldum.
Bu samimî ve candan konuşmaya tanık olanlar, emir erinin canlandırdığı anılar önünde ATATÜRK’ün heyecan duyduğunu gözleriyle görmüşlerdir.
İki ay sonra ATATÜRK’ten Güllüceli Pepe Ali’ye şimdi evinin duvarında asılı bulunan mektup geliyor. Mektupta ATATÜRK diyor ki:
Ali,
Beni karşıladığına memnun oldum. Bilhassa sana şunu anlatmak istiyorum. Şimdiye kadar gezdiğim yerlerde benimle çalışmış kime rastladıysam hepsiyle konuştum, hepsi benden menfaat ummuşlardı. Fakat yalnız sen ummadın ve ansızın kendini bana tanıttın. Köyünde çalış. 15 Mart’ta seni Ankara’da bekliyorum. Gözlerinden öperim.
Musa Ataş
Arıburnu; Atatürk’ten Anılar, s. 102-103.