“Bize milliyetperver derler. Fakat öyle milliyetperverleriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletleri sayarız. Onların milliyetlerinin bütün gereklerini tanırız. Bizim milliyetperverliğimizde bencillik ve gurur yoktur.”
Kendi milletini korumak, onu düşünmek, onun için çalışmak, başka milletlerin de bu hakka sahip olduğu gerçeğiyle bağdaşır. Sizin kendi milletiniz için düşündüğünüz, başkasının kendi milletini düşünme hakkının normal olduğu gerçeğini vurgular.
Bu yüzden milliyetçiliğin temelinde bir sevgi bulunmaktadır. Başka uluslara karşı olan nefret eylemi, milliyetçilik ile bağdaşmaz. Bir ulusun kendisini savunması için zarar gördüğü millete karşı düşmanlık beslemesi normaldir.
Osmanlı yavaş yavaş çökerken, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri yavaş yavaş atılırken ortaya çıkan gerçek, bu gerçekti.
Osmanlı’nın geniş bir coğrafyaya yayılmasının da etkisiyle, Birinci Dünya Savaşı’nda bir çok yerde ihanete uğradık. Her ulusun, milliyetçilik dahilinde yeni devletler inşa ettiğine şahit olduk. Biz herkesi Osmanlı unsuru sayarken, bizim toprağımızda yaşayan milletler, kendi milliyetçilik ilkelerinin peşine düşmüşlerdi.
Atatürk, böyle bir bozgundan sonra, ülkeyi yeniden inşa ederken bu noktaya önem verdi. Devletin dış politikasında esas olan nokta buydu. “…bizimle işbirliği eden bütün milletleri sayarız. Onların milliyetlerinin bütün gereklerini tanırız…”
Ülke içinde uyguladığı milliyetçilik ilkesi şu sözlerle anlaşılabilir:
“Milletin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”
Atatürk, cumhuriyetten bahsettiği zaman genellikle “Türk Cumhuriyeti” ifadesini kullanır. Bu düşünce ülkenin kurucu unsurunun Türk olması bilincinden geliyor. O yüzden devletin adı Türk, resmi dili Türkçe’dir.
Atatürk yukarıdaki sözde belirttiği gibi, çeşitli vesilelerle Türklük adına tanımlamalarda bulunmuştur. Bunun en keskin sınırından birisi dildir. Türkçe konuşmayan birisinin asla Türk olamayacağını bu netlikle ifade etmiştir.
Bu düşünce Onuncu Yıl Nutku‘nun sonundaki ifadeyle devam eder: “Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Bu anlayış devlet mantığında, herkesin eşit vatandaş, yurttaş olduğu sonucuyla neticelenmiştir. Osmanlı zamanında çeşitli gruplar, çeşitli imtiyazlara sahiptiler. Ancak Cumhuriyet Türkiyesi’nde herkes vatandaşlık temelinde eşit görülmüştür.
Bundan dolayıdır ki 1923 Ağustosta kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın, 1927 Ekimde toplanan İkinci Büyük Kongresi’nde, 4. maddede milliyetçiliğin :
“Türk dilini ve Türk kültürünü hakkıyla genelleştirerek ortaya çıkarması” gerektiği belirtilmiştir. [1]
Daha geniş bir ifade Üçüncü Büyük Kongre’de kullanılmıştır. Burada milliyetçilik “Bütün çağdaş milletlerle bir uyum içerisinde yürümekle beraber, Türk toplumsal hayatının hususi karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğinin korunmasını esas sayar” [2] şeklinde ifade edilmiştir.
Milliyetçilik ilkesi, Türk milli kimliğinin genelleştirilmesi, açığa çıkarılması ve bu ilkeler üzerinden Türk milletinin her anlamda gelişmesi gerektiğini ortaya koyar. Bu bağlamda Atatürk’ün Türk kanına önem verdiği, bundan gurur duyduğu da anlaşılmaktadır.
Gençliğe Hitabe’nin sonunda şöyle demiştir:
“Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Atatürk Türk gençliğine belirttiği ödevde, muhtaç olacağı şeyin damarlarında bulunan asil kanda olduğunu, bununla bu görevi gerçekleştirmenin mümkün olduğunu anlatmıştır. Aynı şekilde kendisini olağanüstü gibi görenlere karşı verdiği cevapta bu anlayışın düşüncelerini içerir.
“Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.”
Bu ilkeler Atatürk’ün düşüncelerinden doğmuş, Atatürk’ün düşüncelerine de gerçeğin ta içinden akılcı ve bilimsel bir yorumlamayla yerleşmiştir.
Bundan dolayıdır ki son olarak Atatürk nutkunda milletine şu tavsiyede bulunmuştur:
“Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!”
Türk devleti, Türk milli kimliği üzerine kurulmuş, onunla yaşatılmıştır. Bugün de olması gereken budur.
[1] Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi, Ankara, 1927
[2] Türk Tarih Tetkik Cemiyeti, Tarih IV